“Kim ilim tahsil etmek için bir yola girerse, Allah o kişiye cennetin yolunu kolaylaştırır.” Hz. Muhammed (S.A.V.)
Ana SayfaRisale-i NurSözler5.Söz İzahlar2-) Diğeri, Rezzak-ı Hakikiyi itham etmek derecesinde derd-i maişete dalıp feraizi terk eden ve maişet yolunda rastgele günahları işleyen fâsık-ı hâsirdir.

2-) Diğeri, Rezzak-ı Hakikiyi itham etmek derecesinde derd-i maişete dalıp feraizi terk eden ve maişet yolunda rastgele günahları işleyen fâsık-ı hâsirdir.

Bir kimsenin, namazı ve diğer farz ibadetleri terk ederek günahlara dalması ve buna bahane olarak da geçim derdini öne sürmesi, belki de o ibadeti terk etmesinden daha büyük bir suçtur. Zira bu sözde, Cenab-ı Hakk’ın rahmetini itham etmek vardır. Yani bu sözün sahibine göre, eğer çalışmazsa aç kalacak, perişan olacak, sefalete düşecek ve Allah ona yardım etmeyecektir… O kişi, bu yanlış itikadı ve zanları sebebiyle ibadeti terk etmektedir.

İşte onun bu sözü ve bu itikadı, namazı terk etmesi kadar büyük bir suçtur. Çünkü bu sözde, Cenab-ı Hakk’ın rahmetini itham etmek, O’na güvenmemek, O’nun rızık veren olduğuna inanmamak, kendi rızkını bizzat kendisinin kazandığına inanmak ve kendisini besleyenin Allah olduğunu inkâr etmek gibi birçok manalar vardır.

Bu bölümü, 28. Lem’ada geçen şu bölüm ile beraber mütalaa etmek faydalı olacaktır:

“Ben cinleri ve insanları ancak bana ibadet etsinler diye yarattım. Ben onlardan herhangi bir rızık istemiyorum ve beni yedirmelerini de istemiyorum. Şüphesiz ki rızık veren, metin kuvvet sahibi olan Allah’tır.” (Zariyat 56-57-58)

“İnsan rızka çok müptela olduğu için, rızka çalışmak bahanesi ubudiyete mâni tevehhüm edip kendine bir özür bulmamak için, ayet-i kerime diyor ki: “Siz ubudiyet için halk olunmuşsunuz. Netice-i hilkatiniz ubudiyettir. Rızka çalışmak, emr-i İlahî noktasında bir nevi ubudiyettir. Benim mahlukatım ve rızıklarını deruhte ettiğim nefisleriniz ve iyaliniz ve hayvanatınızın rızkını tedarik etmek, âdeta bana ait rızık ve it’âmı ihzar etmek için yaratılmamışsınız. Çünkü Rezzak benim. Sizin müteallikatınız olan ibadımın rızkını ben veriyorum. Siz bunu bahane edip ubudiyeti terk etmeyiniz.” (28. Lem’a)

Bu makamda bir ayet-i kerime ile birkaç hadis-i şerifi de nakletmek istiyoruz. Bu sayede derd-i maişete dalıp feraizi terk etmenin ne derece büyük bir hata olduğu Kur’an’ın ve Efendimiz (s.a.v.)’in lisanıyla da anlaşılmış olacaktır.

“Nice Allah erleri vardır ki ne ticaret ne de alış veriş onları Allah’ı zikretmekten, namaz kılmaktan ve zekât vermekten alıkoymaz. Onlar, kalplerin ve gözlerin allak bullak olduğu bir günden korkarlar.” (Nur 37)

İbn-i Ömer (r.a.)’den nakledilmiştir. Resulullah (s.a.v.) şöyle dedi: “Kim bütün dertleri tek bir dert yaparsa (Yani derdi sadece Allah’ı razı etmek olursa) Cenab-ı Hak, onun dünya ve ahiret işlerinden dert ettiği her şeyine kâfi olur. Kim de dertlerini çoğaltırsa, Allah-u Teâlâ onun dünya vadilerinden hangi vadide helak olduğuna bakmaz.”

Ebu Hureyre (r.a.)’den nakledilmiştir. Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Kimde üç şey varsa imanı kemal bulmuştur. Allah yolunda kınayanın kınamasından korkmaz; amelinden hiçbir şey ile gösteriş yapmaz; biri dünya diğeri de ahiret ile ilgili iki şey ona aynı anda arz edilse, o ahiret işini dünya işine tercih eder.” (Hakem-‘l Müstedrik, 4/328 )

PAYLAŞ:
Bu yazıya oy ver
Yorum yok

Yorum Yap