3- Kur’ân-ı Hakîm, şu Kur’ân-ı Azîm-i Kâinatın en âli bir müfessiridir.
Tefsir: Gizli bir manayı aşikâr etmek, mestur bir manayı izhar etmek ve açıklamak demektir. Bu işi yapana “müfessir “ denilir. Kuran, tefsirin bu manasıyla, şu kâinat kitabının bir müfessiridir.
Üstadımız, Kuran’ın şu kitab-ı kâinatın bir müfessiri olması meselesini şöyle izah ediyor:
“Kur’an-ı Hakîm şu kâinattan bahsediyor, ta zat ve sıfat ve esma-i İlâhiyeyi bildirsin. Yani bu kitab-ı kâinatın maânîsini anlattırıp, ta Hâlıkını tanıttırsın. Demek, mevcudata kendileri için değil, belki mûcidleri için bakıyor.” (19. Söz)
“Kur’an-ı Kerim’in kâinattan yaptığı bahis tebeîdir, kasdî değildir. Yani ligayrihidir, lizâtihî değildir. Yani Kur’an-ı Kerim, Cenab-ı Hakk’ın vücud, vahdet ve azametine istidlâl suretiyle kâinattan bahsetmiştir. Yoksa kâinatın bizzat keyfiyetini izah etmek için değildir. Çünkü Kur’an-ı Kerim, coğrafya, kozmoğrafya gibi kasten kâinatın keyfiyetinden mana-yı ismiyle bahseden bir fen, bir kitap değildir. Ancak, kâinat sahifesinde yazılan sanat-ı İlâhiyenin nakışları ve yaratılan kudretin mucizeleri ve kozmoğrafyacıları hayrette bırakan nizam ve intizamla, mana-yı harfiyle Sâni ve nizam-ı hakikîye istidlâl keyfiyetini öğretmek için nazil olan bir kitaptır.” (İşaratü’l-İ’caz)
Demek, Kuran’ın şu kitab-ı kebirin müfessiri olması şu manalara gelmektedir:
• Kuran’, şu âlemde tecelli eden ilahî isimlerden ve sıfatlardan bahseder ve her mahlukun esma-ül hüsnaya ve sıfat-ı ulyaya nasıl ayinedarlık yaptığını beyan eder.
• Kuran, mahlukların Allah’ın varlığına ve birliğine olan şehadetlerini izah eder.
• Kuran, mahlukların yaptıkları ibadet ve tesbihi izhar eder.
• Kuran, şu alemdeki mahlukların manasını bizlere öğretir.
• Kuran, mahlukların lisan-ı hâl ile söylediklerini, bizlere lisan-ı kâl ile ders verir.
• Kuran, mahlukların diğer iman hakikatlerine nasıl şehadet ettiklerini beyan eder…
İşte Kuran, bu ve benzeri cihetlerle, kâinatın ve içindeki mahlukatın manasını bizlere ders vermekte ve adeta kainatın bir müfessiri olmaktadır.