“Kim ilim tahsil etmek için bir yola girerse, Allah o kişiye cennetin yolunu kolaylaştırır.” Hz. Muhammed (S.A.V.)
Ana SayfaRisale-i NurSözler11.Söz İzahlar36-) Dokuzuncusu: Âcz ve zaafın, fakr ve ihtiyacın ölçüsüyle kudret-i İlahiye ve gınâ-yı Rabbaniyenin derecat-ı tecelliyatını anlamaktır.

36-) Dokuzuncusu: Âcz ve zaafın, fakr ve ihtiyacın ölçüsüyle kudret-i İlahiye ve gınâ-yı Rabbaniyenin derecat-ı tecelliyatını anlamaktır.

Üstadımız’ın mezkûr ifadesi 33. Söz’de şöyle izah edilmektedir:
“İnsan, üç cihetle esma-i İlahiyeye bir ayinedir. Birinci vecih: Gecede zulümat nasıl nuru gösterir. Öyle de insan, zaaf ve âcziyle, fakr ve hacatıyla, naks ve kusuruyla bir Kadir-i Zülcelalin kudretini, kuvvetini, gınasını, rahmetini bildiriyor ve hakeza, pek çok evsaf-ı İlahiyeye bu suretle ayinedarlık ediyor. Hatta hadsiz âczinde ve nihayetsiz zaafında, hadsiz a’dâsına karşı bir nokta-i istinad aramakla, vicdan daima Vacibü’l-Vücuda bakar. Hem nihayetsiz fakrında, nihayetsiz hacatı içinde, nihayetsiz maksatlara karşı bir nokta-i istimdat aramaya mecbur olduğundan, vicdan daima o noktadan bir Ganiyy-i Rahimin dergâhına dayanır. Dua ile el açar. Demek her vicdanda şu nokta-i istinad ve nokta-i istimdat cihetinde iki küçük pencere Kadir-i Rahimin bargâh-ı rahmetine açılır, her vakit onunla bakabilir. (33. Söz/31. Pencere)
Demek, insanın âczi, zaafı, fakrı ve ihtiyacı Cenab-ı Hakk’ın kudretini ve zenginliğini anlamada bir ölçüdür ve bir vahid-i kıyastır. Şöyle ki: Mesela insan büyükçe bir taşı kaldıramaz ve o taşı kaldırmak için kendi kuvvetinden çok daha fazla bir kuvvetin olması gerektiğini düşünür. Sonra bunun ölçüsüyle, yıldızları ve gezegenleri bir sapan taşı gibi çeviren Allah-u Teâlâ’nın kudretini anlamaya çalışır ve şöyle tefekkür eder: “Basit bir taşa bile gücüm yetmiyor ve bu taşı kaldırmak daha fazla bir kuvvet istiyor, acaba basit bir taşı kaldırmak bile böyle bir kuvvet isterse, semadaki yıldızları ve gezegenleri gezdirmek ve birbirine çarptırmadan çevirmek için nasıl bir kuvvete ve kudrete ihtiyaç vardır…”
İşte bu tefekkürde kişinin âczi bir ölçü olmuş ve bu âczin mikyasıyla kudret-i İlahiye anlaşılmaya çalışılmıştır.
Bu makamda, şu kıssa da meseleyi anlamamıza yardımcı olacaktır. Musa (a.s.) Cenab-ı Hakk’a sormuş: “Ya Rab, sen uyur musun?” Cenab-ı Hak Musa (a.s.)’a şöyle buyurmuş: “Eline bir bardak su al ve gece sabaha kadar ayakta dur, bardağı da düşürme!” Musa (a.s.) bunu yapmış ve sabaha doğru ayakta uyuklayıvermiş. Uyuyunca da elindeki bardak düşmüş ve kırılmış. Bunun üzerine Cenab-ı Mevla Musa (a.s.)’a şöyle buyurmuş: “Ya Musa! Eğer ben uyusaydım, âlem böyle herc-ü merce uğrardı…”
Bu kıssada Musa (a.s.)’ın âczi bir dürbün ve mirsad olmuş, Cenab-ı Hakk’ın kemalini ve uykudan münezzeh olduğunu göstermiştir.
Bunun gibi, insandaki her türlü kusur, âcz, zaaf ve fakr, Cenab-ı Hakk’ın kemal ve cemaline bir ölçüdür, bir mikyastır ve bir vahid-i kıyastır.

PAYLAŞ:
Bu yazıya oy ver
Yorum yok

Yorum Yap